Muhterem Hanım'la bir Malatya konserinde tanışmıştık. Kendisiyle "Sen
çıkarsın, ben çıkarım!"
manasında bir münakaşayla tanıştık. Beni kendilerine menfi manada tanıtan
arkadaşlarım olmuştu. Ben de onu üzmüştüm. Ona "O özür dilemez, şöyle kötü
adamdır, böyle kötü adamdır!" demişler. Münakaşadan sonra
"Affınıza sığınıyorum, sizi dün üzdüm, kırdım, özür dilerim!" dedim. O da
affedici bir insanmış, özrümü kabul etti. Sonradan düşündüm, Muhterem Nur bu
ülkenin duayenlerinden biri. Milletin sevinci olmuş, kederi olmuş, sinemayı
sevdirmiş. Sinemadan tanıyordum kendisini. Yaptığımın haksızlık olduğu kanaatine
varınca özür diledim. O sırada nasıl oldu bilmiyorum, bir elektrik oldu, o
savaştan sonra arkadaş olduk. Hani derler ya "Gönülden gönüle yol gizli gizli!"
diye aynen öyle. O da topluma mal olmuş bir insan. Halk insanı, iyiyi kötüyü
bilen bir insan, ezilmiş bir insan. Biz de ezilmiş insanız. O ezilmişliğin
yanında güzellikleri de sunabilmiş bir insan. Günlerden bir gün;