Türk Müziğinin Avrupalılar Tarafından Dinlenmemesinin ve İlgi Görmemesinin
Nedenleri Araştırıldı. Batı Kulağının Türk Müziğinin Armonik Yapısına Alışık
Olmadığı ve Bu Nedenle Çok Fazla Dinlenmediği Öne Sürüldü.
Türkiye'de milyonlarca hayranı olan Türk sanatçıların, Batı'da neden
dinlenmediği üzerinde bir araştırma yapıldı. Batılıların, Türk müziğini, alışık
olmadıklarından dolayı anlayamadıkları ve bu müziğe çok dikkat etmedikleri öne
sürüldü.
The Guardian yazarı Jon Lusk, İngiliz dinleyicilerin, milyonlarca hayranı olan
Türk sanatçılarına karşı neden bu kadar ilgisiz olduklarını yorumladı.
İstanbul'a gelerek Türk müziğini yakından izleyen Lusk, Müslüm Gürses, Sabahat
Akkiraz, Göksel Baktagir, Orient Expressions gibi Türk müzisyenlerle bu konu
üzerine konuştu. Sanatçılarla yapılan konuşmalarda, Batı kulağının Türk müziğine
alışkın olmadığı ve bu sebeple Türk müziğindeki farklılıkları ayırt
edemeyecekleri öne sürüldü.
İstanbul ziyaretinden önce Londra'da Türk Alevi Derneği'nin düzenlediği bir
konserde Alevi türkücü Sabahat Akkiraz'ı dinleyen Lusk, yazısında Akkiraz'ın
"Sünni Müslümanlar müziği dinden ayırıyorlar, ancak Aleviler böyle yapmaz"
sözlerine yer verdi.
Müslümanların ezanın müzikten ayrı olduğunu söylemelerine karşın, modern
İstanbul'un kalbi olan Beyoğlu'nun sıcak bir akşamında kulağa hiç de öyle
gelmiyordu" diyen Lusk, "Cennet Krallığı" ve "İsa'nın Çilesi" gibi filmlerin
film müziklerini yapan, kanun üstadı Göksel Baktagir'le konuştu. Baktagir, Türk
müziğinde makam adı verilen farklı müzikal dizilimlerin batılı kulağınca ayırt
edilip anlaşılamayacağını belirterek, "Batı müziği armoni üzerine kurulurken,
Türk müziği tamamen rastlantıya bağlıdır" dedi.
Perküsyoncu İzzet Kızıl ise "Türk müziğinin batı bilincinden uzak oluşu, akort
sisteminin farklı olmasından kaynaklanıyor. Sadece, Batılıların kulağı buna
alışık değil" yorumunda bulundu.
Doğu motifleriyle elektronik müzik yapan Orient Expressions grubundan Can Utkan,
doğu ülkesi olan Hindistan'ın müziğinin oldukça sevildiğini belirtirken,
batılılarca dinlenen ve dünya müziği yapan bir çok ülkenin daha önceki
sömürgeler olduğunu, bu yüzden Avrupalılarca tanındığını ifade etti.
Caz piyanisti Ayşe Turuncu ise Avrupa'da Türkiye'nin ve Türk olmanın
Osmanlılar'dan dolayı olumsuz bir imaj oluşturduğunu, Türkiye'de bile bu kimlik
kargaşasının hala devam ettiğini ileri sürdü.
Lusk, Türkiye'deki genel seçime de dikkat çekerek, ülkenin dindar ve laik
taraflar arasında kaldığını, ulusal kimlik kargaşasının da ülkenin müziği
üzerinde etkili olduğunu belirtti.
Arabesk müziğin Türk halk müziği, kla Türk müziği ve pop müzik üzerinde
etkili olmasına rağmen Türkler arasında rahatsız edici etkisi olduğunu söyleyen
Lusk, arabeskin devlet tarafından 2 kez radyolardan yasaklanmış olduğunu
kaydetti.
Lusk, yazısında Müslüm Gürses'in sahip olduğu kitleden bahsederken Ayşe
Turuncu'nun şu sözlerine yer verdi: "Türkler farklı olmak için kendilerini
Araplardan ayırmalılar. Ama aslında Araplar bizim içimizdedir. Arap müziği
duyduğumda, ağlamaya başlarım."
Arabesk müziğin genellikle işçi sınıfı erkekler arasında popüler olduğunu
belirten Lusk, Gürses hayranlarının, Şii Müslümanlar gibi "duygusallaştıklarında
bedenlerine bir şeyler yapmaları gerektiğine" inandıklarını ve konserlerde
kollarını jiletle kestiklerini ifade etti.
Ayşe Turuncu, Gürses hayranlarının "Müslüm Baba benim acımı sahnede gösteriyor.
Ben de onun için kendimi kesiyorum. Kendimi ona adıyorum" dediklerini söyledi.
Lusk, Gürses'in gençleri arkasından sürükleyecek gücü kendinde gördüğünü
belirtirken, geçen yıl Björk, David Bowie, Bob Dylan gibi dünya sanatçılarının
şarkılarını yeniden yorumladığı albümünden sonra, hayranlarının konserlere jilet
yerine güllerle gelme kararı aldıklarını ifade etti. Hayranların, Müslüm
Gürses'in 10 kişilik orkestrasıyla Queen Elizabeth Hall'da vereceği konsere de
çiçeklerle gelmeleri bekleniyor.(ANKA)